Sıradan Hisseler, Sıra dışı Kârlar
Tüm zamanların en önemli yatırımcıları arasında yer alan Philip A. Fisher tarafından yazılan Sıradan Hisseler, Sıradışı Karlar, defalarca kez okunması gereken borsa klasikleri arasında yer alıyor.
- Yazar: Philip A. Fisher
- Yayınevi: Scala Yayıncılık
Yazarın oğlu ve aynı zamanda Forbes yazarı Kenneth Fisher kitap hakkında samimi görüşünü şöyle paylaşıyor: Sıradan Hisseler Sıradışı Karlar’ı anlamam on beş yılımı aldı. Kitabı ilk okuduğumda fazla bir anlam verememiştim. Sekiz yaşındaydım. Bu babamın kitabıydı ve onunla gurur duyuyordum. Okulda ve komşulardan işitmiştim, yerel gazetelerde de kitabın büyük bir öneme sahip olduğunu okumuştum. New York Times’ın en çok satanlar listesine giren ilk yatırım kitabıydı, ne demekse… Bu durumda okumak kesin görevimdi. Okudum. Bitirdiğimde gerçekten mutluydum.
Daha sonraki yıllarda büyük bir yatırım danışmanlığı şirketi kuracağımı, kendi kitaplarımı yazacağımı ve Forbes dergisinin yetmiş dokuz yıllık müthiş tarihinde en uzun süre yazı yazan onuncu köşe yazarı olacağımı, on yılı aşkın bir süre ilgili yılın yatırım kitaplarını incelediğim “Yılın En İyileri” dahil olmak üzere yüzlerce köşe yazısı yazacağımı kim bilirdi ki… Ve, evet, tüm bunlara belki de sekiz yaşındayken ilk yatırım kitabımı okumam yardımcı olmuştu, anlamasam bile…
Kitap daha sonra, yirmi yaşındayken, üniversiteye girdiğimde aklıma düştü. Babam, benimle ve ağabeyimle birlikte çalışmayı önermişti. Biraz karışıktı fakat meselenin esası buydu: bir iş. Meraklı ancak karamsar olan ben, işleyişi kontrol etmek istedim ve şu iş konusun gerçek bir fırsat olup olmadığını anlamaya çalıştım. Neyse, Sıradan Hisseler Sıradışı Karlar’ı yeniden okudum. Bu kez anlamadığım çok az kelime vardı. Babamım bir hisse senedinde aranması gereken on beş ilkesini okuyunca aklıma bu ilkeleri piyasan yerel bir hisse senedi alırken uygulamak geldi. Fikrimce, eğer tutarsa babamla çalışmanın avantajı da onaylanmış olacaktı.
Ama işe yaramadı. Halka açık bir kereste şirketi olan Pacific Lumber’ın hisselerini iyi bir alım fırsatı olarak düşünmüştüm. Oysa şirketlerle ilgili bilgi almak için görüştüğüm bazı kişiler hastalıklı bir biçimde analiz yapan ve bunda da fazla başarılı olmayan çocuksu detaycılığımdan fazla etkilenmedi. Soruları nasıl soracağımı bile bilmiyordum. Gerçekleri öğrenmek için soru sormaya çalıştığım ilk birkaç kişi beni geri çevirince bu işten vazgeçtim. Anacak bu bana işe biraz daha incelik katmam gerektiğini öğretti.
İlk profesyonel hisse senedi alımında “on kat kazanmak istersen fiyatın onda bire düşmesi gibi, babamla çalışmak da engebeli arazide araba kullanmaya benziyordu. Bütün bunları size anlatıyorum ki, çok parlak olmayan, bol miktarda hata yapan yirmilerinde bir gencin bile bu işe devam edebileceğini ve birkaç yıl içinde bu kitabın ilkelerini verimli bir şekilde kullanmayı öğrenebileceğini anlayabileceksiniz… Ben yaptım, öyleyse herkes yapabilir. Siz de…
Sıradan Hisseler Sıradışı Karlar’daki on beş ilkeyi uygulamak, bir orada bir burada durmaksızın hisse senedi araştırmayı hedeflediğim, “bilgi toplama” süreci ile bağlantılı gerçek bir hayat deneyimiydi. İşe yarada. Burada, bu ilkelerin henüz kariyerimin başındayken kazandığım başarılı elde etmeme nasıl yardımcı olduklarını yeniden anlatmayacağım. Fakat on beş ilke ve “bilgi toplama” sayesinde, hakkında bilgi edinebileceğim bir avuç hisse senedi keşfederek kariyerime gerçek anlamda hız kazandıracağımı söyleyebilirim.
Genel olarak bir şirketi nereye oturtmam gerektiğini ve bu şirketin büyüme gösterip gösteremeyeceğini, gösteremeyecekse buna hangi yönlerinin engel olabileceğini anlayabiliyordum. Daha sonra, üniversite döneminde on beş ilkeyi uygulamakta niçin başarısız olduğumu da anladım. “Bilgi toplama” bir zanaattı ve bütün zatlarda olduğu gibi öğrenmesi zaman alıyordu. Sanat ise on beş ilkeyi işaret eden şeylerin belirtilerini görmekti. Piyano öğrenmekle (zanaat) beste yapmak (sanat) arasındaki farktı bu. Büyük bir ihtimalle piyano çalmanın ustası olmadığınız sürece beste yapamazsınız. Zanaat her alanda olduğu gibi tekrarlamayla öğreniliyordu, başka bir yolu yoktu. Sanatı kendinizde yaratma yeteneği olmasa da takdir edebilirsiniz veya zanaatta usta olduktan sonra, sanatçı da olabilirsiniz.
Babamın hedefleriyle benimkiler asla bütünüyle aynı değildi. Ancak bu kitap her ikimize de yararlı oldu. O bir büyüme hissesi yatırımcısıydı. Bu kadar basit. Hala da öyle. Bense her zaman değer hisseleri toplarım. Farklı bir tarz. Babam sürekli büyüyecek bir şirketin hisselerine yatırım yapmak ve hisseyi makul bir fiyattan satın almak isterdi ve neredeyse hiç satmadı. Bense, imajından daha iyi durumda olduğunu düşündüğüm sudan ucuz hisseleri tercih ederim.
Bilgi toplama ve on beş ilkenin hem büyüme, hem de değer hisselerinde işe yaradığını düşünüyorum. Dört numaralı ilkeyi ele alalım, arkasında doğal satış ivmesi bunmayan bir değer şirketi için ortalamanın üzerinde bir satış organizasyonu, rüzgarı arkasına almış bir başkası kadar, hatta daha da önemlidir. Tıpkı beşinci ilkedeki kayda değer bir kar marjı gibi.
Örneğin doğal büyümeden yoksun emtia tarzı bir sektörde, piyasa payının göreli üretim maliyetleri ve uzun vadeli kar marjlarıyla sıkı sıkıya bağlantılı olduğu bir gerçektir. İyi bir yöntem genellikle, gelişen üretim teknolojilerini uygulamaya sokarak (teknolojiyi üretmekten çok uygulayarak) piyasa payını artırır ve göreli üretim maliyetlerini düşürür. Kötü bir yönetim ise yalnızca kar marjlarını sıfırlanıncaya kadar düzensiz bir biçimde düşürecektir. Bu doğrultuda 1976 yılında çok iyi bir yönetime, yenilikçi teknolojiye, düşük üretim maliyetlerine ve ince çelik ürünlerde yüksek pazar payına sahip olan, ürün yelpazesi de giderek artan küçük çelik satıcısı Nucor’u keşfettim. Ben bunu bir de değer şirketi olarak satın aldım. Babam ise Nucor’un bir büyüme şirketi olduğunu düşünerek hemen alım yaptı. Aynı on beş ilke.
Kitabı yayımlandığında çok başarılı bir kariyer sahibi ve fazlasıyla elektik bir dahi olan elli bir yaşındaki babamın, acemi birinin kendisinin yıllar içinde yavaş yavaş ve sezgileriyle geliştirdiği zanaatı öğrenmesinin zaman alacağını görmeyi başarmadığını düşünüyorum. Bilgi toplama bölümü sadece üç sayfa uzunluğunda. Fakat bu kitabın en önemli sayfaları arasındalar. Geriye dönüp baktığımda, babamın bu kitapta mutlaka bulunması gereken zanaat bölümünü atladığını açıkça görebiliyorum. O, kitabın bunu içerdiğini varsaymıştı.
Uzun yıllar boyunca bu işlemi çok sayıda hisse senedine uyguladım ve büyük deneyim kazandım. Önemli olan neydi? Müşterilere, rakiplere ve tedarikçilere odaklanmak. Bu zanaatı ve nasıl hayara geçirileceğini gerçek hayattan bazı örnekler vererek ilk kitabım olan Super Stocks’da (Süper Hisseler) anlatmıştım. Fakat yine tekrarlıyorum, bu bütünüyle bir zanaattır. Sorduğunuz zaman yanıtları alırsınız. Sanat, aldığınız yanıtlara dayanarak yeni ve tabii doğru soruları sormaktır. Aldıkları yanıtlara aldırış etmeksizin standart bir soru listesinde yer alan soruları soran ve hiçbir esneklik göstermeyen çok insan gördüm. Bu sanat değildir, siz sorarsınız, karşınızdaki de yanıtlar. Bu yanıttan sonra sorulması gereken en doğru soru nedir? Ve süreç böyle ilerler. Sorularınızı tam zamanında ve doğru yönelttiğinizde, besteci, sanatçı yaratıcı ve sorgulayıcı bir yatırımcı halinde gelirsiniz.